Seyret Perişan Halimi...

İtiraf et sevgili okur sende televizyon izlemekten hoşlanıyorsun. Evet, bende öyle. Bu sefer daha önce yazdıklarımla ilintili birkaç şey daha ekleyeyim dedim. Sıkılıyorasn söle bak, dost meclisindeyiz şurda, bu işin ayıbı olmaz.


Daha önce aslında tv programlarını, beğenimizi veya itirazımızı belirterek biz yönlendiriyoruz, aslında sevmediğimiz şeylerin ömrünü böyle uzatıyoruz demiştim. Hatırla o eski günleri (2 gün önce yazmıştım, zaman ne çabuk geçiyor değil mi okur? )

İzlerken eminim sen de çok gülüyorsundur. Bu evlendirme programları, yarışmalar, gözetleme tipi programları falan. Hem gülüp hem içinden "olm bunnar gerçek deil, oynuyorlar resmen ya" diyorsundur. Bunun da etkisiyle tabii ki için rahat gülüyorsun. Bende öyle. Nasıl olsa oyun bu. Hepsi bir kurgudan ibaret.

Aynısını orada gördüğün insanlara ve sunuculara söylesen, terlikle kovalarlar seni. Daha önce de buna benzer şeyler söylendi; siz oynuyorsunuz, gerçek değilsiniz diyerek. Nasıl ortalığı ayağa kaldırıyorlar hatırla sevigili ve pek muhterem okur. Sunucular gözlerinini iri iri açıp, şaşırmış ve kızmış şekilde "sen ne demek istiyorsun" der, konuklar da "bu bizim hayatımız, gerçekten böyle, ne kadar ayıp dalga geçmen" der ve seyirciyi el birliğiyle galeyana getirip saldırmaya başlarlar. İlk başta çıkan o güçlü, o yiğit, o yüksek sesin giderek kısılır, derdini anlatamayacağını düşünüp susarsın. Birde programda ağlarsa karşındaki vatandaş, işte o zaman hayırlı olsun dünyanın en şerefsiz, en s.kkafalı, en adi (afedersin) insanı seçilirsin. Oldu mu, olmadı mı ? Oldu.

Birde şunu düşündün mü okuyucu; numara yapanlar bir yana, birde gerçekten onu yaşayanlar varsa. Ya gerçekten öyle hissediyorlarsa ? O zaman gerçekten insanların duygularına saygısızlık etmiş olmazmıyız sevgili okur. O zaman buna o büyük kalbimiz, tertemiz yüreğimiz nasıl dayanır.

Merak etme bu yazı onları savunmak için değil. Tam tersine aslında işlerin daha kötü olduğuna dair. Ekrana çıkan insanların çoğu ardıllarından etkilenip, davranması gereken durumu ister istemez, farkında olmadan oluşturuyor. Orada olmanın zorunluluğu böyle birşeymiş gibi düşünüyorlar. Evet, doğru anladın, kafalarında oluşturdukları gerçekliği yaşıyorlar. Evet, bu insanlar böyle üzülüp böyle sevinmeye alışıyorlar ve gerçekten kendi duygularıymış gibi ekran önünde canlandırıyorlar.

Tehlikenin kötüsü bu işte sevgili okur. İnsanların, toplumların gerçekliği değiştirilip, basitleştiriliyor. Duygulanman gereken anı, duygulanman gereken şeyi ve en kötüsü nsaıl duygulanman gerektiğini değiştiriyor. Bilirmisin ki sevgili okur kelimelerin anlamlarını değiştirirsen, onları yok edersen, duyguları değiştirirsin, ifadeyi değiştirirsin. Kendini mutlu hisseden ama aslında mutlu olmayan, en kötüsü mutsuzluğunu ifade edebilecek birşeyler bulamadığı için böyle görünmek zorunda olan bir teletabiler ordusuyla karşı karşıyayız.

Bunu belki bilerek belki bilmeyerek, bu programları hazırlıyorlar. Ama kurban olduğum insan zihni böyle işliyor. Farkındalıklık yeterli değilse sevgili okur, beyin denen organ bulduğu herşeyi farketmeye çalışıyor. Gerçeklik olarak algılıyor.

Bu programları izle okur, bu programlara gül okur. Ama bu programları dikkatle izle okur. Gör toplumların ne kadar basit değiştiğini ve değiştirilebileceğini. Gör bunları nasıl farketmiyoruz da sanki gerçek buymuş gibi yaşıyoruz (yada yaşıyorlar) gör okur. Eğer bu gerçeklik kaybolması yada yansıması yada yaratılmış gerçeklik payı % 1 bile olsa ne hale ge(tiri)liyor gör okur. (emrivakii oldu gibi oldu sevgili okur ama gerçekten kötü bir niyetim yok, valla bak sırf kendimi ve seni düşünüyorum)

İçi boş olmanın dayanılmaz hafifliği...

0 kere laf edildi:

 
Related Posts with Thumbnails
© 2009 - Bir İnsanı Sevmekle Başlar Herşey.. | Free Blogger Template designed by Choen

Home | Top