Bütün dini öğretilerin amacı,insanı manevi yönden rahatlatmak, iç huzura erdirmek değil midir? İnsanı bir yere aitmiş gibi hissettirir, büyük ve kutsal bir şeyin parçasıymış gibi görmeye başlarsınız. Anlamlandıramadığınız bu büyük gizemi, mucize olarak kabul eder, büyük yaratıcıya inanır ve bu mücizenin bir parçası olduğunuzu sanarsınız. Temelde kendinizi önemli bir şeymiş gibi hisettirir.
Bu kısa sunuşun arkasından sorgulamamız gereken bir olay yaşandı. Geçen gün bir cami imamı kendini, cami de astı!!! Evet. Alacakaranlık kuşağı gibi geldi bana. Açıkcası biraz ürpertti. Bu kişinin akli dengesinde bir sorun olduğunu sanmıyorum. O kadar okumuş devletin maneviyattan sorumlu, yerel bir görevlisi olmuş. Her gün onlarca kişinin önüne, örnek birisi olarak, bir yol gösterici olarak çıkıyor. Hayır, bence gayet normal ve aklı başında birisi. Buna şüphe yok.
O zaman diğer mesleki ihtimallere bakmak gerekiyor. Başta da söylediğim gibi manevi huzura ulaştıran bir mesleği yapıyor. Bir nevi, sorumlu olduğu toplumun da, bu alanda önderliğini yapıyor. Belli ki, dünyevi sıkıntıları var ve manevi huzur bir yerden sonra bunları karşılayamaz olmuş. Kimse bu kişinin, kalpden inanmadığını iddia edemez, o halde yüceltilen bu manevi huzur demek ki o kadar yüce değil ve dünyevi olarak adlandırıp, bir çok öğretide yadsınan aslında "gerçek"ler olan sorunlara çare olamıyor. Çare olamıyor ki bu hayattan feragati, sessizce kendi halinde yapmıyor da, cami de bu eylemi gerçekleştiriyor. Normal de bir senaryo olsa, tam korku filmlerine yakışacak bir sahne. Ardında da herhangi bir sebep bırakmıyor. Sıkıntısını da içinde götürüyor.
Belki de bu büyük bir aldatmacaydı, dünyanın sonu meselesi de, inancı pekiştirip, bundan kopmamak adına söylenen bir masaldı. Evet, artık inanılmamaya başladığı zaman kıyamet gelicekti ama kimler için.
Eğer bu kadar, çare bulucu olsaydı, afyondan başka bir şey olmasaydı, herhalde o ünlü atalardan şu söz kalmazdı "Eşeğini önce sağlam kazığa bağla, sonra Allaha emanet et".
Doymak bilmeyen ve bilmediği oranda da kaybetme riski artan insan evladı için, kayıtsız şartsız bir şeyin parçası olmak, önemli olmak şüphesiz devamlı ihtiyacı olan bir şey olarak kalacaktır. Kaldı ki bunun en sıkı savunucuları, kitlesel olarak, toplumun alt ve alt orta sınıflarıdır. Haliyle kaybedemeyecekleri tek şey, kendilerini önemli hissedecekleri tek yer bu din kapısıdır. En sıkı ve sağlam şekilde, buralarda görünür en çok. Toplumun üst tabakalarında da inanılılır ama daha çok esnetilebilir durumdadır. Çünkü bir çok yerden maddi ve manevi huzur sağlama imkanı vardır bu kitlede. Maddiyatı şansa kalmış alt ve orta tabakaların, sağlayabilecekeleri tek huzur budur ve buna sıkı skıya bağlıdırlar. Belki de bu sebepten dolayı ibadetin yeri olmaz, heryerde ibadetinizi gerçekleştirebilirsiniz serbestliği uygulanmıştır bir çok dini inanışta.
Bu kısa sunuşun arkasından sorgulamamız gereken bir olay yaşandı. Geçen gün bir cami imamı kendini, cami de astı!!! Evet. Alacakaranlık kuşağı gibi geldi bana. Açıkcası biraz ürpertti. Bu kişinin akli dengesinde bir sorun olduğunu sanmıyorum. O kadar okumuş devletin maneviyattan sorumlu, yerel bir görevlisi olmuş. Her gün onlarca kişinin önüne, örnek birisi olarak, bir yol gösterici olarak çıkıyor. Hayır, bence gayet normal ve aklı başında birisi. Buna şüphe yok.
O zaman diğer mesleki ihtimallere bakmak gerekiyor. Başta da söylediğim gibi manevi huzura ulaştıran bir mesleği yapıyor. Bir nevi, sorumlu olduğu toplumun da, bu alanda önderliğini yapıyor. Belli ki, dünyevi sıkıntıları var ve manevi huzur bir yerden sonra bunları karşılayamaz olmuş. Kimse bu kişinin, kalpden inanmadığını iddia edemez, o halde yüceltilen bu manevi huzur demek ki o kadar yüce değil ve dünyevi olarak adlandırıp, bir çok öğretide yadsınan aslında "gerçek"ler olan sorunlara çare olamıyor. Çare olamıyor ki bu hayattan feragati, sessizce kendi halinde yapmıyor da, cami de bu eylemi gerçekleştiriyor. Normal de bir senaryo olsa, tam korku filmlerine yakışacak bir sahne. Ardında da herhangi bir sebep bırakmıyor. Sıkıntısını da içinde götürüyor.
Belki de bu büyük bir aldatmacaydı, dünyanın sonu meselesi de, inancı pekiştirip, bundan kopmamak adına söylenen bir masaldı. Evet, artık inanılmamaya başladığı zaman kıyamet gelicekti ama kimler için.
Eğer bu kadar, çare bulucu olsaydı, afyondan başka bir şey olmasaydı, herhalde o ünlü atalardan şu söz kalmazdı "Eşeğini önce sağlam kazığa bağla, sonra Allaha emanet et".
2 kere laf edildi:
bektaşileri tenzih ederim bir kısım dervişler zamanın behrinde ramazan ayında sahurda bir tutam afyonu midede eriyebilen bir kağıda sarıp yutarlarmış. ilk parçayı tek kağıda, 2. parçayı 2 kağıda, n. parçayı n kağıda sarmak koşuluyla iftara kadar tek tek o kağıtları midede patlatıp afyonun mıymınlaştırıcı etkisine dalalet ederler imüş.
Bu da afyon etkisini uygulamalı olarak gösteriyor. Kimse o "güzel" anları yaşarken aklınızın yerinde olmamasına onay vermez. Acı çekerek olgunlaşmak çoğunluğun, ideal görüşüdür. Demek ki böyle de erilebiliyormuş. Bence açlıkdan başın dönmesindense, afyondan dönmesi daha iyidir. Önemli olan niyet değil mi?
Yorum Gönder