Ütopyalar ve Distopyalar...

Neden ütopyalar hiç amacına ulaşamaz, insan hayatında bi gerçeklik halini alamaz. Bir başka açıdan bakacak olursak soruyu şu şekilde de sorabiliriz; Neden distopyalar gerçekleşir ama ütopyalar gerçekleşemez, hep bir masalmış yada iyi dileklermiş gibi kalır.

Bunun için insan hayatına ve toplum yapısına bakmak gerek sanırım. Tabii ki bu iki etmen bir bütünün sadece parçaları. Ama içinde insan ve toplum kavramları geçtiği için, daha çok müdehale edilebilir, yönlendirilebilir bir hali var.

İnsan küçüklükten beri kötü durum senaryoları için hazırlanır. Genel yönlendirme ya da "eğitme" bu yöndedir hep. Büyüklerin anlattığı hikayeler, verdikleri nasihatler büyük çoğunlukla "başınıza kötü bir şey gelmemesi" içindir. Aynı oranda başınıza gelebilecek iyi şeylerden bahsedilmez, onların gerçekleşmesi adına nasihatlar verilmez pek. Bıçağın iki yüzünü de görmeniz istenen sözlerdir bunlar. Ama sizi hep keskin kenarın öneminden bahsedilir, kantarın topuzu hep o tarafa kayar. İster istemez kötüye yoğun hazırlanma çabası içerisine girilir, haliyle de etraftaki kötü şeyler göze batar hale gelir. Onu arara hep insan gözü. Bunca sene hazırlığını yaptığı savunmalarını uygulayabilmek için.

İnsan evladına, birey olarak yapıldığı gibi topluma da ulaşılması hiç bir zaman mümkün olmayacak "yüce erdemler" aşılanır. Medeni ve gelişmiş bir toplum olabilmenin şartlarıdır bunlar kağıt üzerinde. Toplum bu iyi niyete programlanır insan gibi. Eğer insanın toplumun en küçük parçası olduğunu ve toplumu oluşturduğunu düşünürsek hiç de zor değildir birşeyler aşılamak.

Bu ikisinden birinin programlanması bir diğerini etkiler kaçınılmaz dercede. Kendisi içinde paradoks oluşturur. Eğer birey üzerinde hakimiyet kuramazsanız toplum üzerinde kurarsınız. İçinden hangisinin boyun eğdirilmesi mümkünse, kaçınılmaz olarak diğeri de boyun eğmek zorunda kalır. Bu bir bütünün parçaları olmak durumu, aynı zamanda parçaların bütünü oluşturması gibi bir zorunluluk getirir. İşte toplum vicdanı denen şey buradan doğar. Toplu olarak zorunlu olduğunuz ve birey olareak zorunlu olduğunuz durumlar ayrı iki bilincin oluşmasına neden olur. İkisini de birbirinden bağımsız olarak düşünmeniz imkansız hale gelir, çünkü olayın başında birey olarak size zaten toplumun kutsallığı pompalanmıştır, bu kutsallığı bozmamak için kendi değerlerinizden feragat etmeniz gerektiğini düşünmeye başlarsınız. Bu demokrasinin görünmeyen yüzlerinden birisidir.

Konuyu fazla dağıtmadan 2 paragraf öncesinden devam edersek, topluma aşılanan bu toplumsal erdemler de, bireyde olduğu gibi kollektif bir şekilde korunmaya alınır. Bozulmaması için dikkat edilir. Bu yüzdendir, herhangi bir hükümet karşıtı eylem yada genel toplum yapısı dışında bir düşüncenin ortaya çıkması durumunda mahallecek "bölücülerin" cezalandırılması. Teyzelerin gelip "niye bölücülük yapıyorsunuz" diye azarlaması. Toplumda aynı şekilde değerlerini korumak için kendisinin bekçisi haline gelir. Hiç bir şey olmasa bile, bu birey içinde geçerlidir, arada öğretilen savunmayı gerçekleştirmek ister. Sorun içinde sorun yaratır. En ufak bir şeyin bile bu "kutsallığı" bozacağı düşüncesiyle aşırı tepki vermeye başlar. Gözleri onu arar sokaklarda. Çünkü bu savunmayı kullanamazsa, öğretileni bir yerde değerlendiremezse, öğrendiği şeyin doğruluğunu kanıtlayamayacaktır. Bu da bir itkiyle kutsallaşan, kendi içinde yüceltilen bu mitin işlevsiz olduğunu düşündürecektir. Bu yüce erdemler yıkılacaktır. İşlevselliği kanıtlamadıktan sonra, kutsallığın yıkılmasına etki edecek eylemler olmadıktan sonra neye yarar kutsal olması, nereden anlaşılır onun kutsallığı.

Bu önceden öğretilen, kendiliğinden büyüyen kutsal erdemler, liderlerin bilinçli veya bilinçsiz yaptıkları en büyük oyunlardan birisidir. Dayatılan şeyler bir süre sonra, alışkanlık haline gelir. İnsan yapısı, baş edemeyeceği yerde alışmaya ve içselliştirmeye müsaittir. Haklı olarak bu acıyı hafifletme çabasıdır. Fakat bu hala bunun bir oyun olmadığını göstermez. Bu dayatma ve alıştırma başarıldıktan sonra, birey ve topluma bu erdemlerin kendi ürünü, bir nevi gelenekleri olduğu pompalanmaya başlar. Artık başınızda birisinin beklemesi gerekmez, kendi içinizde halledersiniz bu işi. Kendi kendinizin hem bekçisi hem köpeği olursunuz. Kavramsal olarak bunu aşiret mantığı ve töre cinayetlerine de benzetebiliriz.

Bütün bu dayatmalar ve kurallar sinsilesi, kısaca kendisini doğrulamak için kullanım alanları arar, bulamadığı yerde yaratır. Bu yüzdendir hep herşeyin kötüye gitmesi, kötünün yaratılması var edilmesi. Bu uzun hikaye belki de tek haklı ve mantıklı olan kötü olmadan iyinin, yada tam tersi, anlaşılamayacağıdır. Kısaca toplum kendini doğrulamak, erdemlerin haklılığını ortaya çıkarmak için kendine kötüler yaratır.

Bu yüzdendir ütopyalar hep masal kalır, bunlara ulaşma çabaları otokontrol sağlama yollarından birisidir ve bu yüzdendir hayatın giderek distopyalaşması, bu güne kadar hep yanlış anlatılmıştır hayatın bir mücadele olduğu.

2 kere laf edildi:

Adsız dedi ki...

''bugüne kadar hep yanlış anlaşılmıştır hayatın bir mücadele olduğu'' derken şuanda aslında gerçek bir mücadelenin içinde olmadığımız üretilen karşıtlıkların sanal olduğunu mu anlamalıyız?eğer öyleyse ki bu da sanal da olsa insanoğlunun temel yaşam stratejilerine (savaş-kaç)bir bahane yada bir uyarıcı görevi üstleniyor gibi.yani ne kadar bilinçlenirsen bilinçlen hep bir savaş bir hiyerarşi ve karşıtlıklar yaratacaktır insanoğlu yoksa kendini bir diğerinden nasıl üstün görsün!!!!


hipopotan dedi ki...

Yanlış anlaşılmıştır derken tam anlamıyla yapay karşıtlıklar ve yapay mücadeleden bahsediyorum. Evet yaşam stratejisini belirler her durumda fakat, yapay sorunlara yapay çözümler bulmak, olağandan saptırılmış bir mücadelenin içine sokulup, siz bu yapay sorunla mücadele ederken bundan yarar sağlamak ne derece sizi sorunlarınızdan kurtarır bilemiyorum. İnsanoğlu karşıtlıklar yaratmasa da olacaktır, ister istemez üstünlük ortaya çıkacaktır. Gelgelelim, Bilinçsiz, yönlendirilmiş bir üstünlük, toplumun sadece güdülmesine yarar. Daha iyi güdülmesine.


 
Related Posts with Thumbnails
© 2009 - Bir İnsanı Sevmekle Başlar Herşey.. | Free Blogger Template designed by Choen

Home | Top